13 Haziran 2010 Pazar

Paulo Coelho'dan Bir Alıntı

"Kimi insanların başkalarıyla arası bozuktur, kendileriyle arası bozuktur, yaşamla arası bozuktur. Bu kişiler tiyatro oynar ve oynadıkları oyunun metnini, yoksun bırakıldıkları şeye göre yazar. Ama işin kötü yanı yazdıkları oyunu tek başlarına oynayamamalarıdır. Dolayısıyla, başka oyuncuları da kendi oyunlarında rol almaya kışkırtırlar."

Paulo Coelho
"Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım"

Biri

Biri biliyor biliyorum
Sürekli beni izliyor
Bir gün bir günü anlatacağım
Ve herkes öğrenecek sonra
benim ve birinin bildiğini

Korku ve İsyan

Beni hala duyabiliyor musun?
Yoksa orada da yine
kör fidanların topraklarını mı suluyorsun?
Ya da dört beş kişiye yüksek sesle
kendi doğrularını mı anlatıyorsun yine?


Korku, çocukluğumdan beri kafamda büyüyüp, yaşantıma sürekli çelmeler takan sızlayan bir düşünce oldu hep. Korkularımın temeli, hatırlayabildiğim kadarıyla dört beş yaşlarına, yalınayak bir halının kenarında, dışına basıp basamama kararsızlığına dayanıyor. İnsan o yaşlarında hissettiklerini hatırlar mı? Hiç bilmiyorum. Eğer değilse, “Herhalde olsa olsa en uygunu budur”, diye mi hep düşündüm acaba? Geçmişe bir kere dönebilme şansımız olsaydı eğer, ben o yaşlarıma gitmek isterdim. Babamın gözlerinin içine baka baka, hiç değilse bir kez halının dışına çıkar, çıplak ayağımı tüm gücümle taşa değdirirdim. Böylece sürekli azarlanma korkularımın kaynağını, kökünden hiç yeşertmezdim kafamın içinde belki. Belki de içinde korkunun ve çekinmenin olmadığı, bambaşka bir ilişkimiz olurdu yaşantımızda onunla. Keşke dört beş yaşına gidip, kafamın o sızlayan düşüncesini en baştan değiştirebilseydim.

Muhabbet Kuşu

“Toprağın tutsaklığından kurtulmak
asla özgürlük olamaz bir ağaca”
Rabingranath Tagore
I
    Renkler iyice rengini kaybetmiş, artık gelmekte olan akşamla birlikte siyah, her yere hükmünü geçirmeye başlıyordu. Zorlukla doğruldu koltuğundan. Hayli zaman aldı ayağa kalkması. Sırtında o kadar çok yıl taşıyordu ki, iyice belirginleşmiş kamburunu ve gövdesini zar zor taşıyabilen bacaklarını, ancak bastonu ile dengeleyebiliyordu. Tutunarak pencerenin yanına geldi. Dışarıda neredeyse akşam oluyordu.