25 Haziran 2010 Cuma

Kayıp Şehir

     Koskoca bir şehir hiç kaybedilebilir miydi? Kaybetmişti ama işte.
    O zamana kadar kolay yoldan yaşamını sürdürebilmek için etrafını sarmalayan kalabalıkların arasına karışıp, herkesin kabullendiği kurallara uygun olarak, herşeyi anlamaya, herşeyi duymaya, herşeyi düşünmeye, şimdi küçümsediği düzeyden çalışmıştı. Hayalleri bile küçücüktü. Öyle küçüktü ki, kırıldığında ortaya saçılan parçalar hiç de canını acıtan, sıkan cinsten olmazdı. Böyle yaşamanın kıskanılacak, özenilecek hiçbir yönü olmadığından, o da herkes gibi ve herkes kadar takdir, kıymet toplar, içinde olduğu kalabalığın doğal akışında sürüklenir giderdi.