15 Haziran 2010 Salı

Sözlük

“Şu dalgalardaki hüznü hiç görebildin mi”, diye sordu. “Dalgada hüzün ne ola ki” dedim. “Bak” dedi, “seyret”. Baktım ve gördüm sonunda. Bir su damlacığının, dalgadan ayrılışını anladım. Beli bükülen bir dalgadan kopuşunu izledim. Uyandım ki; dalga aslında, su damlacığının ayrılıştaki hıçkırığıydı. Ve hüznün tanımını defterime yeniden yazdım.

Can Yakan Şarkılar


Neden ansızın güneş gelir aklıma
sımsıcak bir güneş
Düşlerimin sessiz ufuklarından
süzülüp de sakin bahçelerime
Üşümüş dünyamı ısıtan
ve yüreğimi saran güneş

Bilmiyorum

Yıkıldı son kalemin surları da
İçimde yumru gibi bir isyan
Haykırsam diyorum avaz avaz
bağırsam yıkılmış duvarlara
Duyan olacak mı ağlasam
Bilmiyorum

Bugün bir karaltı var aynalarda
ve suskun huzursuz bir kar çiçeği
Kış gidiyor, gökyüzü ısınıyor
seni nerede saklayacağım şimdi
Bilmiyorum

Yolculuk

Her yer ne kadar tenha
her yer ne kadar da uzak
Bir yolculuktan bir yolculuğa
dönüp dolaştığım hep
şehirde ışığı açık kalan
o en son oda
Bitse artık bu yolculuklar
Sen odada, ben kapıda
sürekli içeri bakıyorum
Saat üçü vuruyorum her gece
Sen uyuyor musun

Yarın

Kuşlar
kanatlarını yarına doğru çırpar
gülümseyen yüzüne doğru sıcak güneşin
Ben de
ben de koparabilsem kendimi dünden
Bir dolu tutsaklıktan kurtarabilsem düşüncelerimi
Ayrılıklar daha gelmeden
bir kanatta aşabilsem özlemleri
Ne olurdu
yarın da kalabilsen yanımda
bugün olduğu gibi

Bir Köprüde

Susa susa nasıl da anlaşmıştık
bir köprüde konuşarak
gözlerinden gözlerime
Avuç avuç sakladığım korkularla
loş puslu, bir iki mumluk
ışık karanlığındaki o bekleyiş
Geldiğinde kardelenlerin
kokusu sarmıştı her yanı
Ve yüzünde
solgun mu solgun bir gülümseyiş